katre vs. dnz
  TCMB 2008 Yılı Para ve Kur Politikası
 

 

2008 YILINDA PARA VE KUR POLİTİKASI

 

1. PARA POLİTİKASI GENEL ÇERÇEVESİ

1.1.  2007 Yılının Genel Değerlendirmesi

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 2007 yılı boyunca da para politikasını, istihdam ve gayri safi milli hâsıla artışı gibi çeşitli makro ekonomik amaçlara ulaşabilmek için, enflasyon hedeflemesi esasına göre uygulamaya devam etmiştir. Ve bu uygulamaların genel değerlendirmelerini Enflasyon Raporları şeklinde 3 ayda bir yayımlanmıştır.

2007’nin ilk üç çeyreğinde enflasyonun hedefine belirlenen “belirsizlik aralığı” çerçevesinde kalmak kaydıyla ulaşılmıştır. Son çeyrekte ise gıda fiyatlarının genelinde yaşanan artışlardan dolayı enflasyon rakamında ki gerileme durmuştur. Böylece yıl sonunda başta belirlenen enflasyon hedefinin dışında kalınmıştır. Ancak genel anlamda yaşanan olumlu eğilim çerçevesinde Eylül ayından itibaren ölçülü bir faiz indirimi süreci başlatılmıştır. Buna paralele olarak gecelik faiz oranları 17,50’den 15,75’e kadar geriletilebilmiştir.

            Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası önümüzdeki ilk 12 ay için yüzde 6,1 ve 24 ay için yüzde 5,2 gibi bir enflasyon rakamı beklentisine sahiptir. Bu rakamlar Türkiye Cumhuriyeti ekonomi tarihinin uzun yıllardan beri yaşadığı en düşük enflasyon rakamlarıdır. Ancak hedef rakam olan yüzde 4’ün üzerine çıkılması enflasyonla mücadelenin aralıksız devam etmesi gerektiğine işarettir.

            Bu bağlamda 2008 yılı için para ve kur politikası açısından bazı hedeflere ulaşılması gerekmektedir. Çalışmanın geri kalanının ilk bölümünde para politikası stratejisinin ne olacağı açıklanmakta ve ikinci bölümünde döviz kuru politikası, döviz alım ihaleleri ve likidite yönetimi esasları açıklanmaktadır.


1.2.  Enflasyon Hedefleri

Merkez Bankası 2006’dan beri enflasyon hedeflerini “nokta hedef” olarak belirlemekte ve buna ulaşabilmek için çabalamaktadır. Enflasyon göstergesi olarak yıllık TUFE’yi belirlemiş ve hedefler gelecek 3 yıllık süreç dikkate alınarak saptanmıştır. Merkez Bankası bu nokta hedef uygulamasına 2008’de de devam etmektedir.

2008 yılı için orta vadeli olarak yüzde 4 düzeyinde bir enflasyon rakamı saptanmıştır. Bu rakam 2009 ve 2010 içinde geçerlidir. Bu rakam belirlenirken içinde bulunulan ekonomik dönüşüm ve dünya genelindeki beklentiler dikkate alınmıştır.

1.3.  Özel Kapsamlı TUFE Göstergelerinin Önemi

TUFE çok geniş kapsamlı bir veri olduğu için geçici fiyat dalgalanmalarından etkilenebilmektedir. Ancak özel kapsamlı TUFE göstergeleri para politikasının kontrolü dışında kalan fiyat hareketlerinin değerlendirme dışı bırakılmasına imkan vermektedir. Böylelikle daha sağlıklı enflasyon rakamı değerlendirmeleri yapılabilmektedir.

Merkez Bankası enflasyondaki ilerlemeyi değerlendirirken özel kapsamlı TUFE göstergelerini de içine alan bir çok değişkeni incelemekte, içinde bulunulan konjonktüre bağlı olarak dönem dönem farklı göstergeleri ön plana çıkarmaktadır.

 

1.4.  Belirsizlik Aralığı ve Hesap Verebilirlik

Merkez Bankası, nokta hedef olarak belirlenen enflasyon hedefi etrafında simetrik bir belirsizlik aralığı oluşturarak,  etkin ve uygulanabilir bir hesap verme mekanizması yaratmıştır. Bu mekanizma enflasyon hedeflemesinde bulunan diğer ülkeler içinde geçerlidir.

Enflasyon hedefi, TUFE gibi oldukça geniş kapsamlı bir göstergeye dayandırılmıştır. Bu endeks gıda, enerji ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar gibi para politikası ile etki edilemeyecek kalemleri de kapsar. Ayrıca döviz kurundaki ani hareketler enflasyon üzerinde muhtemel sayılmayan ve önlem alınamayacak geçici dalgalanmalarda yaratabilmektedir.

Eğer para politikası ile bu dalgalanmalara karşı tepki geliştirilecek olursa makro ekonomik dengeler olumsuz etkilenecektir. Bu sebeple TCMB orta vadeli bir yaklaşımla hareket ederek enflasyondaki makul ve geçici dalgalanmalara izin vermektedir. Yani bu belirsizlik aralığı bu dalgalanmalara izin verebilmek amacıyla oluşturulmuştur.

2008 yılı için ise söz konusu bu belirsizlik aralığı iki puan olarak saptanmıştır. Üçer aylık dönemler halinde 2008 enflasyon hedeflemesine ilişkin rakamlar ve belirsizlik aralığı aşağıda tablolaştırılmıştır.

 

Tablo 1: 2008 Yılında Hedef Enflasyon ve Belirsizlik Aralığı

 

Mart

Haziran

Eylül

Aralık

Belirsizlik aralığı üst sınırı

9,10

8,50

8,30

6,00

Hedef enflasyon

7,10

6,50

6,30

4,00

Belirsizlik aralığı alt sınırı

5,10

4,50

4,30

2,00

 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası enflasyon hedefinin belirsizlik aralığı arasında tutabilmek için gerekli gördüğü tedbirleri Enflasyon Raporu ile kamuoyu ile paylaşmaktadır. Böylelikle Enflasyon Raporlarından iletişim aracı olarak yararlanıldığı gibi, hesap verebilirlik mekanizmasının bir parçası olarak da yararlanılmaktadır.

 

1.5.  Enflasyon Hedeflemesi Rejiminde Kamu Kesiminin Rolü

Kamu kesiminin izlediği politikalar enflasyonu çeşitli yollardan etkileyebilmektedir. Kamu kesiminin ürettiği mal ve hizmetlerin fiyat ve vergi ayarlamaları enflasyon üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.

Merkez Bankası, enflasyon tahmininde bulunurken, kamu kesiminin bütçe kriterlerini veri olarak kabullenmektedir. Para politikasıda, kamu harcamalarına göre hareket edilerek yönlendirilmektedir. Ayrıca belirlenen kamu kesimindeki ücretler, özel sektör içinde örnek olduğundan ayrı bir öneme sahiptir.

Bu sebeplerden dolayı Merkez Bankası 2008 ve sonrası için enflasyon hedefine uygun olarak maliye politikasının belirlenmesi gerektiğini önemle vurgulamaktadır.

 

1.6.  Aktarım Mekanizması, Enflasyon Tahminleri ve Para Politikası Duruşu

Türkiye’de aktarım mekanizmasına ilişkin belirsizlikler bulunmaktadır. Çünkü Türkiye henüz gelişmekte olan bir ülkedir ve makro değerler arasındaki ilişkiler zamanla değişmektedir.

2006 yılından itibaren Türkiye’de sıkı bir para politikası uygulanmaktadır. Buna göre son dönemde yapılan gözlemler sıkı para politikasının ekonomik faaliyetler ve enflasyon üzerinde etkili olduğunu ortaya koymuştur. Özellikle enflasyon beklentilerine sıkı para politikasına dayalı olarak daha rahat yön verilebilmiştir.

Para arzının daraltılması özellikle dayanıklı tüketim malları ve hizmet sektörlerinde etkin olmuştur ki, 2007 yılında da yaşanan enflasyon gerilemelerinin çoğu bu sektörlerdeki fiyat artış hızlarının yavaşlamasından kaynaklanmıştır.

Merkez Banaksı, enflasyon hedeflerini, 2008 yılı içinde, sadece para politikasının etkisi dışındaki unsurlara bağlı olarak hedeften çok büyük ve uzun vadeli sapmalar olması durumunda değiştirecektir.

Merkez Bankası, hazırladığı Enflasyon Raporlarında geleceğe dönük kısa vadeli tahminler yaparak ekonomik birimlere enflasyon hakkında bilgi vermektedir ve yine bu kısa vadeli enflasyon tahminleri ile orta vadeli enflasyon hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadır.

Söz konusu tahminlerin diğer amacı da para politikası duruşunu belirlemektir. Bu konuda önemli olan ve cevap aranan soru şudur: “Orta vadede enflasyonu hedefe yakın tutacak para politikası duruşu nedir ?” Yani ara amaç enflasyon hedefiyle, ana amaç ekonomik büyüme ve istihdam artışına ulaşmak için atlama sırığının saplanacağı nokta ne olacaktır.

 Merkez Bankasının, para politikası duruşu konusunda sürekli olarak kamuoyuna bilgi vermesi orta vadeli faizleri etkileyerek para politikası aktarım mekanizmasını güçlü kılmaktadır. Ancak uygulanan rejimde para politikası duruşu günün gereksinimlerine göre güncellenmektedir. Enflasyonu etkileyen her gelişme para politikası duruşuna yeni yön verilmesini gerektirmektedir.

Merkez Bankasının temel politika uygulama aracı kısa vadeli faizlerdir. 2008 yılında da enflasyon hedeflerine ulaşılabilmesi için yine kısa vadeli faizlerden yararlanılmaktadır. Ayrıca gerekli görüldüğü durumlarda zorunlu karşılık oranları veya likidite yönetimi gibi destekleyici araçlar da kullanılabilecektir.

 

 

DÖVİZ KURU POLİTİKASI VE LİKİDİTE YÖNETİMİ

 

2. DÖVİZ KURU POLİTİKASI VE DÖVİZ ALIM İHALELERİ

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının 18 Aralık 2007 tarihinde yaptığı duyuruya göre, daha önceki yıllarda da sürdürmekte olduğu “dalgalı döviz kuru” uygulamasına 2008 yılı süresince de devam edilecektir. Bu dalgalanma döviz piyasasındaki arz ve talebe bağlıdır.

 Bununla birlikte, dalgalı bir kur politikası benimsenmiş olsada güçlü döviz rezervlerine sahip olmak gerekmektedir. Güçlü rezervlere sahip olmak istenilmesindeki amaçlardan biri karşılaşılabilecek olan olumsuzluklara yönelik önlem almak, diğeri dış dünyaya güven verebilmektir.

Merkez Bankası dalgalı kur sistemine sadık kalabilmek amacıyla 1 Nisan 2002’den beri döviz alım ihalelerini belirlediği ve yayınladığı takvime göre gerçekleştirmektedir. Ancak önemli durumlarda bu takvim dışına çıkılarak döviz piyasasına müdahalelerde bulunulmaktadır. Bu uygulamaya 2008 yılında da devam ettirilecektir. Bunun yanısıra döviz kurları üzerinde oluşacak olan aşırı bir değişme durumunda piyasaya doğrudan bir müdahale yapılabilecektir.

Ancak Merkez Bankası kur riskinin mevcut olduğu bir ortamın bulunduğuna dikkat çekmekte ve ekonomik birimlerin bu risk unsuruna göre hareket etmelerini talep etmektedir.

 

3. LİKİDİTE YÖNETİMİ

Merkez Bankası’nın 2007 de gerçekleştirdiği döviz alım işlemleri sonucu piyasada bir likidite fazlası durumu söz konusu olmuştur. Merkez Bankası piyasadaki fazla bulunan likiditeyi repo işlemleri ile gecelik vadeli olarak çekmiştir. Ancak bu yeterli olmayınca ilave olarak likidite senetleri ihraç edilmeye başlanmıştır. Likiditenin gecelik vadeli işlemlerle çekilmesi, gecelik faiz oranlarının genellikle Merkez Bankası’nın borçlanma faiz oranı düzeyinde olmasını sağlamıştır. Dolayısıyla da Merkez Bankası’nın borçlanma faiz oranı para piyasaları için gösterge olma niteliğini devam ettirmiştir.

 

Merkez Bankası’nın belirlemelerine göre 2008 yılında likiditeyi;
i.             Para tabanı artışı,
ii.         Hazine’nin Merkez Bankası’na olan kupon ve anapara itfaları,
iii.     Hazine’nin net döviz cinsi borç ödeyicisi olması azaltıcı yönde etkilerken,

iv.      Merkez Bankası’nın döviz alımları
v.     Merkez Bankası’nın zorunlu karşılıklar ve fazla likiditeyi çekmek için yapacağı faiz ödemeleri
vi.      Hazine’nin Merkez Bankası bünyesindeki hesaplarındaki azalış
artırıcı yönde etkileyecektir.

 

Merkez Bankası piyasadaki likidite fazlasının, 2008 yılında, hazinenin finansman programına ve kendi döviz alım ihale programına dayanarak, makul düzeylerde olacağını öngörmektedir. Ancak bu öngörü ekonomik durum ve şartlara göre 2007’de olduğu gibi değişken bir yapıya sahiptir.

Merkez Bankası fazla likiditeyi 2008 yılı boyuncada YTL depo işlemleri ve İMKB repo işlemlerinden faydalanarak gecelik olarak çekmeye devam edecektir. Böylece de Merkez Bankası’nın gecelik borçlanma faiz oranları, para politikası açısından gösterge niteliğini taşımayı sürdürecektir.

Piyasada likidite açığı oluşursa gösterge faiz oranları Merkez Bankası borçlanma faiz oranı değil, repo ihale faizleri olacaktır. Likidite sıkışıklığının yaratacağı olumsuzlukları önlemek içinde Merkez Bankası, borçlanma ve borç verme faizlerini, faizlerin artması riskine karşı düşürebilecektir. Ancak bu para politikasının gevşetilmesi demek değil, teknik bir düzenlemeden ibaret olacaktır.

Bankaların kredi genişlemesinin ekonomi üzerinde enflasyonist bir baskı yaratması halinde, likiditeyi desteklemek amacıyla açık piyasa işlemlerinden ve zorunlu karşılık oranlarından da faydalanılacaktır.

Merkez Bankası, dalgalı kur rejiminde likidite ihtiyaçlarına çok daha esnek ve süratle cevap verebilmekte, enflasyon hedefi ile uyumlu olduğu sürece, para piyasası faiz oranlarının aşırı dalgalanmasını önleyebilmektedir. Ayrıca, Merkez Bankası bankacılık sistemine sınırlıda olsa kısa vadeli döviz depo işlemleri ile döviz likidite imkânı sağlamaktadır. 



 

SONUÇ

 

Bu çalışmanın sonucu olarak söylenebilecek olan tek şey, 2008 yılında da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının 2007 yılında uyguladığı para ve kur politikasını çok fazla değişikliğe  uğratmadan aynen devam ettireceğidir. Sonuçlarının ne olacağı ise zamanın getirteceği şartlara bağlı olarak şekillenecektir. Ancak önemli olan ve unutulmaması gereken nokta enflasyon ile mücadelenin hiç aralıksız olarak devam ettirilmesidir.  Çünkü Türkiye Ekonomisinin gelişim süreci ister istemez bu enflasyonla olan çetin savaşın kazanılmasına bağlıdır. Bir toplumun gelişmişlik düzeyinin toplumun refah seviyesine bağlı olduğu gözönüne alınırsa enflasyonla mücadelenin önemi daha iyi anlaşılacaktır.



Deniz HİNDİSTAN
 
 
  Bugün 2 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol